Last Updated on 27 November 2019 by TT
Madrid’in Tarihi – İlk Yerleşim
Yapılan kazılara göre bölgedeki insan izleri ve Madrid’in tarihi paleolitif döneme (Eski Taş Çağı) dek uzanıyor Daha yakın dönemlerdeki yerleşimler ise şehrin kenarından geçen Manzanares ve Jarama nehirleri arasındaki bölgede İberler ve Keltik kabileler tarafından olmuştur (MÖ 1000’li yıllar). MÖ 2. Yüzyıl Roma yerleşimi ve sonraki Vizigotlar döneminde burada önemsiz küçük yerleşimler olduğu biliniyor. Son araştırmalara ve bir teoriye göre Madrid ismi bu erken dönem yerleşimler tarafından (su kaynaklarından dolayı) bu bölgeye verilen Matrice isminden kaynaklanmaktadır.
- Madrid’de Türkçe Rehber için bize yazın
- Madrid Otel Tavsiyesi
- Madrid’de Ucuz Konaklama Önerileri
- Madrid’de Apart Oteller, Daireler
Madrid Şehrinin İlk Kuruluşu
Madrid şehrinin kuruluşu İspanya diğer şehirlerine kıyasla oldukça geç bir döneme tarihlenir. Romalılar ve sonrasında bölgeye hakim olan Vizigotlar dahi İber Yarımadası’nı ele geçirdiklerinde bugün Madrid’in bulunduğu bu özelliksiz ve verimsiz topraklarda bir şehir kurmak için bir sebep görmemişler. Müslümanlar yarımadayı ele geçirdikten sonra, 9. Yüzyıl’da, zamanın en önemli şehirlerinden biri olan Toledo’ya giderken bugün Madrid’in bulunduğu topraklardan geçiyorlardı. İlk defa Emevi Sultanı I. Emir Muhammed, bugün Madrid’in merkezindeki Kraliyet Sarayı (Palacio Real)’nın olduğu bölgeye küçük bir kale-saray inşaa etmiştir. Bu kale saray hem Toledo’yu dışarıdan gelen Hristiyan saldırılarına karşı koruyor, hem de Toledo yolu üzerinde bir mola yeri olarak kullanılıyordu. Müslümanlar bu kaleye “su yolu” anlamına gelen “Mayrit” adını vermişlerdir. Çünkü burası bu çorak toprakların ortasında suyun bulunduğu nadir yerlerden birisi idi. Bu kale ve etrafında gelişen küçük yerleşim 300 yıl boyunca, 1085’e dek Müslümanların elinde kalmıştır.
Madrid’in Hristiyanlar Tarafından Alınışı ve Başkent Olması
1085 yılında Mayrit Kalesi’ni eline geçiren Hristiyan kral, Toledo’yu almak için Madrid yolunu kullanan Kastilya – Leon Kralı 6. Alfonso’dur. 6. Alfonso kaleyi ve küçük Mayrit yerleşimini ele geçirdikten sonra özellikle camiler olmak üzere Müslümanlara ait ne varsa yıktırdı. Bu sebeple günümüzde Madrid’te Müslüman dönemden kalma çok az kalıntı mevcuttur. 6. Alfonso beraber bugünkü İspanya’nın temellerini oluşturan Kastilya Krallığı’nın başkentini Toledo’ya taşımıştır. Böylece bu bölge yüzyıllar boyunca, burada kurulan küçük ve önemsiz bir köy dışında, Kastilyalı soyluların av sahası olarak kullanılmak dışında karanlığa gömülmüş ve unutulmuştur.
Madrid’in Başkent Oluşu
İlk defa Kastilya Kralı 3. Henri, 1400’lü yılların başlarında, bugün Madrid’in dışında kalan El Pardo bölgesinde bir saray inşaa ettirmiştir. 1561 yılında Kral 2. Filip Kraliyet Mahkenmesi’ni o dönem küçük ve önemsiz bir yerleşim olan Madrid’e taşımış ve kısa bir süre sonra da Madrid başkent ilan edilmiştir. Böylece Madrid’in nüfusu 30.000’e ulaştı. Kısa zamanda Madrid’e yeni saraylar, kiliseler, manastırlar ve yollar inşaa edildi. Yeni başkentin çekim gücü ile bir çok soylu, zengin ve devlet adamı Madrid’e yerleşti.
Ortaçağda Yeni Dünya’nın keşfi ile Güney Amerika’dan gelen altın ve zenginlikler sayesinde Madrid daha da büyüdü ve zenginleşti. 18. Yüzyılda Kral 2. Carlos zamanında Madrid baştan sona yenilendi ve çehresi Avrupai bir görünüm aldı. Bu sebeple Kral 2. Carlos “Madrid’in En İyi Belediye Başkanı” olarak anılır. Alcala Kapısı, Castellana Caddesi, Prado (Villanueva) Sarayı ve Kraliyet zamanın onun döneminde yapılmıştır.
Napolyon’un Madrid’i İşgali
2 Mayıs 1808’de Fransa Kralı Napolyon Bonapart orduları ile Madrid’i işgal etti. Her ne kadar Madrid’li sivil yurtseverler kahramanca savaşsa da başarıya ulaşamadılar. Bu trajik ölümlerle sonuçlanan işgalin anısına Madrid merkezindeki meydanlardan birine “Plaza Dos de Mayo” yani 2 Mayıs” adı verilmiş ve bu sebeple 2 Mayıs günü Madrid’te yerel tatildir.
20. Yüzyıldan Günümüze Madrid
Madrid’in tarihi yakın zamanlarda oldukça çalkantılı ve gri geçmiştir. 19. Yüzyıl sonu ile 20. Yüzyıl başları tüm İspanya’da ekonomik krizin en ağır yaşandığı bir dönemdir. Bu kriz ülkenin siyasi çalkantıları tetiklemiş ve nihayetinde de İspanya İç Savaşına sebep olmuştur. 1936 – 1939 yılları arasında, radikal sağ kanattan gelen faşist General Franco ile Cumhuriyetçi sol kanat arasında yaşanan dünyanın en büyük içsavaşlarından biri olan İspanyol İç Savaşı’nda kimi kaynaklara göre 600.000 kişi yaşamını yitirmiştir. Sonuç Franco’nun zaferi ile sonuçlanmış ve 40 yıllık diktatörlük dönemi başlamıştır. Franco tüm devlet kurumlarını Madrid’te toplamış ve Madrid’e diğer şehirlere göre bazı ayrıcalıklar tanımıştır. 1978 yılında Franco’nun ölümü ile İspanya’da diktatörlük sona ermiş, sürgündeki Kral I. Juan Carlos ülkeye geri dönmüş ve yeni demokratik anayasa ile birlikte bugünün parlamenter demokratik İspanya’sı kurulmuştur.